İskitlerin İran kökenli olduğu iddiası, yalnızca uydurma etimolojilerle bile ayakta duramayan, bağımsız hiçbir kanıtla desteklenmeyen bir akademik varsayımdır.
1) “İskitler İran kökenlidir” iddiası, kanıtlanmış bir tarihsel gerçek değil; uzun süre tekrar edilmiş bir VARSAYIMDIR.
2) Bu iddianın tek dayanağı etimolojidir. Ne yazıt vardır, ne metin, ne de doğrudan dil verisi.
3) Sunulan etimolojiler ise bağımsız değildir: Önce “İskitler İranîdir” sonucu kabul edilir, sonra isimler bu sonuca zorla uydurulur (Bkz. Abaev–Fasmer çizgisi).
Uydurma İskit-İran teorisinin savunucularına göre İskit mitolojisine göre İskitlerin ata tanrısı Targitay, iki bölümden oluşur: darga ve tava. Eski İran dilinde darga “uzun” veya “keskin”, tava “güç, kuvvet” anlamına gelir; bu nedenle Targitay “uzun ve güçlü ok” anlamına gelir [Abaev V.I., 1949, 163; Miller Vs., 1887, 127]. Türk diline göre Targitay kelimesi, Eski Türkçede “çiftçi” anlamına gelen targy ve Türkçede “soy” anlamına gelen soy~toy kelimelerinden oluşur; genel olarak “Çiftçilerin Soyu veya Atası” anlamına gelir. Ayrıca, Targitay ismine yalnızca Herodot’ta değil, Avarlar arasında da bir Türk ismi olarak rastlanır.
Theophilact Simocatta (7. yüzyıl tarihçisi) şöyle bildirir: ‘Targitiy, Avar kabilesinde seçkin bir adamdır’ [Simocatta Th., 1957, 35].
Doğu Romalı Menandr, 568 yılında Avar lideri Bayan’ın Targitai’yi bir imtiyaz talep etmek üzere Baselius’a gönderdiğini bildirir [Byzantian Historians, 1861, 392].
565 yılında Avarlar aynı Targitai’yi Doğu Roma’ya elçi olarak gönderdiler [Ibis, 418]. Dolayısıyla, bu isim uydurulduğu gibi İrani değil Türkçedir.
Lipoksai, Targitay’ın büyük oğludur. Bu adın etimolojisi konusunda Abaev’in, Fasmer’den aktardığı yorum şöyledir: Kelimenin ikinci bölümü olan –ksai / –khsai, Osetçede “parlamak, ışıldamak, hükmetmek” ve “şafak, kraliçe” anlamlarına gelen kökle ilişkilendirilir; ancak ilk bölüm olan lip– kısmı belirsizdir (Abaev V. I., 1949, s. 189). İlk kısım belirsiz ve bu teori doğru değil mi bazı Türk düşmanlarına göre.
Bunu Türkçe etimolojiyle karşılaştırdığımızda, durum daha açıklayıcı görünür. Türkçede soi / soy; “boy, aile, akraba, ata, nesil, çocuk, köken” anlamlarına gelir. Aynı biçim birçok Türk boy adında da karşımıza çıkar: Aksoi, Paksoi, Koksoi gibi.
lk kısım olan lip / lipo / lep ise Türkçe ve Altay dillerinde “sınır, kenar, uç” anlamıyla kullanılmaktadır. Bu açıdan Lipoksai, bir bütün olarak “Sınır Boyu / Sınırları Koruyan Kutsal Soy” ya da “Ülkenin Hudut Boyu” anlamına gelir.
Arpoksai, Targitay’ın ortanca oğludur. Abaev’in ilk kısmı hemen apra ve “su”ya dönüşür; apra “su derinliği”; ksaia “sahip”; apra-ksaia “Suların Sahibi” [V. Abaev, 1949, 189]. Ne kadar yaratıcı!
Bunu Türk etimolojisiyle karşılaştıralım. İkinci kısmı zaten biliyoruz: aksoy “kutsal bir boy, soylu bir boy”. İlk kısım – arpa “arpa, tahıl, ürün”; arpalyk “toprak sahipliği”; Arpaksai “Toprak, Bölge veya Çiftçilerin Boyu’na Sahip Olan Bir Boyun Başkanı”.
Kolaksai, Targitay’ın küçük oğludur. Fasmer ve Abaev’e göre, ikinci kısım ksaia “parlamak, ışıldamak, hükmetmek”, Osetçede khsart “cesaret”, khsin “prenses”, khsed “şafak” vb.
Bu yaklaşım, tüm Osetçe kelimelerin eski İranî köklere bağlandığı VARSAYIMINA dayanır. Ancak sorun şudur: Bu köklerin hiçbiri Eski İran yazılı metinlerde belgeli DEĞİLDİR, yalnızca modern Osetçe verilerine dayanır.
Bu nedenle etimoloji tarihsel değil, geriye projeksiyon yoluyla kuruludur. Abaev, kelimenin ilk kısmı için net bir çözüm vermez; yalnızca şu ihtimali ortaya atar: Kolaksai aslında Khoraksai OLABİLİR!!! Ne kadar da BİLİMSEL!
Bu da Eski İranî khvar-xshaita “parlayan güneş” ile ilişkili olabilir. Eski İran dillerinde khvar-xshaita gibi bileşikler kral adı olarak kullanılmaz. Kısacası İrani etimolojide hem fonetik hem tarihî hem de anlam yönünden ciddi tutarsızlıklar vardır.
Türk dillerinde aksay / aksai / aksu / aksüy gibi formlar: ak → “kutsal, temiz” say / soy / sai → “soy, boy, klan” şeklinde türevler oluşturur. Yani -ksai parçası Osetçe modern kelimelere bağlanmak zorunda değildir; ok daha erken ve tipolojik olarak doğal Türkçe bir “soy adı” anlamı taşır. İlk Kısım: kola / kala (“şehir, merkez, başkent”) Eski Türkçe ve Ön-Türkçe alanında: kala / qala / qalağ “şehir, surlu yer, merkez”.
köl / kol “ülke, devlet; korumak” şeklindeki kökler çok erken dönemlerde belgelenmiştir. Buna göre: Kolaksai = Kola/Kala + Aksai → “(Ülkeyi / Başkenti) Koruyan Soylu Klan / Kutsal Soy”.
Sonuç olarak, Kolaksai’nin “koruyan, ülke merkezine ait kutsal soy” anlamı taşıması, en küçük kardeşe krallığın verilmesini açıklayan mitolojik–sosyal etiyolojik bir anlam yüküne tam oturur.
4) Aynı ek bir isimde “hükmetmek”, başka bir isimde “ışık”, ötekinde “güneş” olur. Bu, etimoloji değil KALDIRIM mühendisliğidir.
5) Arkeoloji İran kökenini desteklemez: Kurgan, at kültürü, kımız, bozkır savaş geleneği İran dünyasına değil, bozkır sürekliliğine aittir.
6) Antik kaynaklar İskitleri Perslerden ayırır; dillerini “İranî” diye tanımlamaz.
İskit–İran tezi, uydurma etimolojilerle ayakta duran, dil, arkeoloji, antik kaynak ve genetikten bağımsız destek alamayan bir akademik mittir. Model, gerçek sanılmıştır. Varsayım, tarih diye okutulmuştur.