YUNANCA TÜRKÇE’DEN TÜREDİ

Yunancanın Türkçeden türediği 207 temel sözcüklü Swadesh listesiyle karşılaştırıldığında açıkça görülüyor. Uyum oranı en az yüzde 46.8. Gerçek oran aslında daha yüksek. En az 3 bin yıl önceki ortaklığı kanıtlamak için gereğinden çok yüksek bir oran.

Peki, bu açık gerçek yüz yıllardır neden görülemiyor? Aslında gören görüyor. Ama onların sesleri kısılıyor. Görmemek, göstermemek için bilgin olmuş, uzman olmuş on binlerce akademisyenin sistemli, örgütlü çalışmasıyla bunu görmek ayıp sayılıyor.

Bunların bazıları yedi dil bilirler, dokuz dil bilirler… Sekiz dili ağızlarında sektirirler, altı dili analar gibi ağlatırlar. Ama bunlardaki apaçık Türkçe kökleri göremezler. Bakar kör, duyar sağır olmanın alimidirler çünkü.

Görmek istemezler, istetmezler. Bazıları istese de göremez. Çünkü Türkçeyi iyi bilmezler, ana dillerine saygıları yoktur. Aksini söylerler, ama ondan utanırlar. Bu utanç Batı merkezli en az üç yüz yıllık bir çalışmanın ürünüdür. Mil pardon, koskoca Avrupa uygarlığını kuran o muazzam Yunanca nasıl da kıytırık Türkçeyle karşılaştırılır… Medeniyete en ufak katkısı bulunmayan o barbarların adıyla nasıl kirletilir Greek Civilisation! Atatürk “aydınlar”daki Batı virüsünü kırmaya çalıştı, ama o ölür ölmez salgın daha berbat patladı.

Yunanca neden Türkçeden türemiş? Çünkü o topraklarda Helen’den önce Pelasg (Balak) vardı. Pelasglar Türkik Sakaların bir koluydu. Bölgedeki pek çok isme onlar damga vurdu. Filistin, Filadelfiya… Bunlar Pelasg isminden bozma (Adnan Atabek). Yunanistan’da da önce onlar vardı, aslında onlardan önce de başka Turanlılar vardı.

Yunanca Türkçeden türeme, çünkü önce Turan dili vardı. Aslında Helen diye de bir şey yok büyük olasılıkla, onlar da Turanlıdır bence. Helen ismi de Türkçe ‘kalık’ (halk)dan gelir (A. Atabek).

Bunlar ‘Trak’tır, ‘Etrüsk’tür, ‘Truva’dır, ‘Dravit’tir… Allahın hikmeti işte, tüm eski kavimlerin isimleri Turandır, Türktür, Türkçedir… ‘Saka’dır, ‘Sumer’dir, ‘Hatti’dir, ‘Balak’tır, ‘Varang’dır, ‘Viking’dir, ‘Sakson’dur, ‘Got’tur…

KANITLAR SAĞLAM

Türkçenin Hint-Avrupa denen dillerin her biriyle tek tek ortaklığı bu dillerin birçoğunun kendi aralarındaki ortaklıktan daha yoğundur. Yüzde 46 tartışmaya gerek bırakmayan kesin kanıttır. Hint-Avrupa denen diller birbirine yandan bağlıdır, Türkçe ise hepsinin altındadır, dipten bağlıdır.

Peki, Türkçe bu sözcükleri Yunan’dan, Latin’den almış olamaz mı? Kesinlikle olamaz. Çünkü bunları çıkarınca ortada Türkçe kalmaz. Daha kesin bir şey: Orta-Uzak Asya ve Sibirya Türkleri binlerce yıldır bu dili konuşuyor. Latin, İngiliz, Yunan, Alman oralara hiç gelmedi; ama Sibirya’nın Türk’ü Avrupa’ya, Yunan’a gitti binlerce yıl önce, o halkları oluşturdu. Artık genetik de bunu gösteriyor.

Aşağıda liste var. Yalnızca uyumlu olan sözcükleri koydum. 207’de 137 sözcük benzer. Bazılarına bir puan, bazılarına yarım puan verdim, bazı olası ortaklıklara puan vermedim. Sonuç bu çıktı: 46.8. İngilizce – Yunanca ortaklığı yüzde 24 kadardır.

Sözcüklere bakarken köke dikkat etmek gerekiyor. Zor bir iş sayılmaz aslında, biraz emek ve deneyim gerektiriyor, ama atla deve değil. Normal bir zeka bunları görebilir. Bazı belli ön ekler, ön sesler, bazı son ekler bilinecek ve kaldırılacak. Bazı çok basit ses değişim yasaları bilinecek… Beş altısını bilmek yeter. Örneğin Baştaki ‘S’ yasası, örneğin B-F-M-P-V geçişim yasası…

Özel olarak Yunanca sözlük taramadım henüz. Fakat başka dilleri tararken önüme gelenlerden ve çeşitli kaynaklardan aldıklarımdan elimde şimdiden 600 kadar Yunanca-Türkçe ortak eski sözcük var. Swadesh listesiyle yetinmedim, onlardan bazılarını en sona koydum.

SWADESH LİSTESİ (Ortadaki kelimeler Yunanca)

I (ben) – ego – Türkçe ‘ög’: akıl, bilinç, benlik… (0.5)

You – eseis, se, sis – sen (1)

we – emeis – biz, miz (1)

you – eseis, se, sis – siz (1)

who – poi, poios (ileri sürülen kök: ‘kwo’) – kim … Türkçe soru ögesi ‘mu’ > poi (0.5)

where – pou – nerede? Türkçe soru ögesi ‘mu’ > pou

here – edo – bura, bura-da (0.5)

not – den, oxi (ohi) – değil, yok (1)

all – ola, oli – aluan (Kırgız), kolbo (Altay – Radloff)), ol (olmak, tamam olmak, olgunlaşmak) (1)

many – polla, poli – bol (1)

other – alla (başka, öteki) – el (uzaktaki, yabancı) (1)

one – enas – ön, öng (ön, öndeki, ilk) (0.5)

two – dyo – tüng, tüngai (Teleud – Radloff); du, dgu (Altay – Starostin) (1)

four – tesseris, tetra – dört (1)

five – pente – beş (penç, pençe) (1)

big – megalo – mangga (Altay – Starostin, Bomhard); makta (Radloff – övgü, yüceltme) (Hepsinin kökü ‘beg, bey’: büyük) (1)

long – makris (uzun) – büyük, mag, mangga (Altay Türkçesi) (0.5)

wide – platis – apalak (0.5)

thick – piknos (kalın, sert) – pek (1)

small – mikro (küçük) – makar (Kırgız – Radloff), bika (Altay – Svitiç) (1)

short – mikros, kontos – bika, küçük, kısga, kısa, makar, kıntır (cimri) (0.5)

narrow – stenos – dar, sıkı, yinc, ince

thin – lignos, ishnos – yinc, yincge, ince (0.5)

woman – gyni – ‘cin’: kişi (M. Bayrakdar); hanım > gyni (1)

man – andros, atomo (adam) – adam (0.5)

child – paidi – bala (çocuk), potalak / polos: hayvan yavrusu (0.5)

wife – gynaika – ‘cin’: kişi (M. Bayrakdar); hanım (1)

mother – mitera, mana – hepsi Türkçe ‘ana, uma, meme’den gelir. (1)

father – pateras – kökü Türkçe ‘ata’ ve ‘baba’ya gider… papas < baba (Atabek) (1)

animal – zoo – Türkçeyle ilgisiz gibidir, ama ‘to live’ (yaşamak) maddesine bakın, kökü Türkçe ‘sağ’ (yaşayan)a dayanır. (0.5)

louse – pseira – bit, pire (bürge) (0.5)

worm – skouluki – solucan (0.5)

tree – dendro (ağaç) – Eski Türkçe ‘tura’: direk, kiriş, yapı; ‘terek’ (ağaç) (0.5)

fruit – karpos (Yunancada genel olarak meyve) – Türkçe ‘karpuz’ ile benzerliği rastlantı değil. (0.5)

seed – sporos, fytra (tohum) – ‘bit, bitki’ ile ilişkili olabilir.

leaf – fyllo (yaprak) – yaprak, pul… Eski Türkçe palağ > fyllo (Adnan Atabek) (1)

bark (ağaç kabuğu, kabuk) – crousta… cortex – kurut (kabuk) (1)

root – riza – Eski Türkçe ‘örk’ > riza, root (kök) (böyle örtüşmelerin ses değişim yasaları mevcut) (1)

flower – louloudi (çiçek) – lale, lal, al Fars, Arap, Türk; asıl kök Türkçe ‘al’: kırmızı (0.5)

grass (ot, çayır) – grasid, votano, chorto – kurıt (Çuvaş), karut (Atabek), çayır, bitki > votano… (1)

rope – skoini – sicim (0.5)

skin – derma – deri (1)

bone – osto, kokkalo, kokalo – söyük, sök, aşık, kemik, kıkırdak (1)

hair (ve ‘feather’) – tricha – tüg, tüy (0.5) (0.5)

fat – lipos, ladi – yağ (Y>L) (?)

egg – avgo, oon – ovum (latin), yumurta, oğul

horn – korna, kerato – Türkçe ‘horek’ > keras, kerat (Yunan) ( -k > -s, -t ) > horn: boynuz (A. Atabek) / “Proto-Nostratic *k-hir-a (horn, head, skull, crown of head – A. Bomhard); Türkçe ‘kurtak’: horn pipe, Kıpçak ‘kyrtyk’ (boynuz – Rasanen) (1)

tail – oura – kuyruk, kudruk

head – kefali – kafa; proto-Altaic *k’epha (Bomhard)… ‘Kap, kapak, kof’ sözcükleriyle de küme oluşturan öz be öz Türkçe sözcük. Buna Arapça diyen Türkçe sözlükleri (TDK sözlüğü en başta) dikkate almayın. (1)

eye – oftalmos, optikos – Kökünde Türkçe ‘ob’ (oyuk) var, göz oyuğu… Hadi buna da puan vermeyelim.

mouth – stoma (ağız) – damak (Söz başı boş ‘S’ yasası… Birçok Batılı sözcükte bu ‘S’yi kaldırın, Türkçe kökü görürsünüz.) (1)

tooth – donti, dent – Birçok dilde benzerdir, hepsi Türkçe ‘tiş, diş, didik’ e çıkar. (1)

tongue – glossa (dil) – keleci (söz – A. Atabek), kelam (Türkçe Arapça) (0.5)

foot – podi – ayak, but, adak (1)

leg – podi – bacak, but, muhtemel ‘padak’ (1)

knee – gony, gonato – yincür (eklem – Kisamov); ‘incik’: diz, bilek ve bu ikisinin arası… (0.5)

hand – cheri, keri – Türkçe ‘karı’ (kol, el); ‘karış’ (el) (1)

heart – kardia – Eski Türkçe ‘cörök’ (yürek) (1)

nose: rhin, rhino – burun (1)

to spit – souvla (tükürmek, tükrük) – salya (‘Salya’ Rumcadan alınmıştır diyen Türk Dil Kurumu’na inanmayın. Bu kurumun her dediğini kuşkuyla inceleyin. ‘Salya’ hem Türkçe ‘su’ köküne dayanır, İngilizceye 50’ye yakın sözcük vermiştir bu kök; hem de ‘sal’: su verme, ifraz köküne dayanır.) (1)

to vomit – xerno – kus (1)

to blow – pligma, fyso, fysima – üfle (yan-fukh – Arap) (1)

to breathe – anapnoi, pnoi – nefes (Arap, Türk) (0.5)

to laugh – gelo – kül, gül, gülmek (1)

to hear – akouo – Eski Türkçe ‘ku’ (ses) kökü, kulak … Bu kökü bizzat Atatürk gösterdi. Türk Dil Kurumu’na göre Fransızca!.. (1)

to know – gno, gnorizo, xero – Eski Türkçe ‘kan’ kökü (bilmek, kanmak); kur (1)

to fear – fovos, fovia, fobi – Yunan korku tanrıçası ‘Gorgon’ < korku (0.5)

to live – zo, zeis, bios – sağ, sağ olmak, büyü, büyümek, bitki, bitmek (1)

to kill – skotono (öldürmek) – ‘S’ yasası, baştaki ‘S’yi çıkarın ‘qutil’ (Arap), katletmek… Kök eski Türkçe ‘kat’, ‘kıl’ (kes) (cut, kill)… (1)

to fight – kavgas, pali – kavga, patak (battle)… ‘Kavga’ Türkçe değil diyenleri dikkate almayın: kapış, kapışma, muhtemel ‘kapga’… (1)

to hunt – kynigo – ang, angcı (0.5)

to hit – souxe – Eski Türkçe ‘sok’: vuruş (1)

to cut – tomi, kopso – kes, kopar (?)

to split – diairesi (di-air) (ikiye ayırma) – ayır

to scratch – gratsouniá, xýsimo – kert, kaz (1)

to dig – skapto, skavo – kazmak, kaz, kovuk yapmak… Arapça ‘hafr’ (hafriyat) (0.5)

to swim – zali – yüzmek, sal (basit su aracı)

to walk – perpato – Eski Türkçe ‘but’, ‘adak’ ve muhtemel ‘padak’: ayak; ‘patika’nın da kökü Türkçedir. (0.5)

to come – ela , na erto – gel, eriş (0.5)

to sit – kathízo, pozáro, káthimai – otur

to stand – stékomai, antécho, stéko – dikil, dik ( ‘S’ yasası) (1)

to turn – strofi, tropi – dön, döndür, tur, turla (1)

to fall – ptosis – Birçok sözcükte başa gelen ‘P’yi burada kaldırınca Türkçe “tüş, düş, düşmek’ ortaya çıkıyor. (0.5)

to give – dino – ver, donat (1)

to squeeze – sfiksimo – sık, sıkmak, kıs, kısmak (0.5)

to rub – tripsimo – sürtme, ovma, tara

to wash – plysi, plyno – ‘ba, bu, bal’ Eski Türkçe ‘su’ köküyle ilişkili, yıkamak (0.5)

to pull – tracto, travo, travixte – çekmek, tart, tartmak (yukarı çekmek) (0.5)

to push – sproxte, othisi – it, itmek > othisi (1)

to sew – ravo, rapto – Arapça Türkçe ‘rabt, rabıta’ köklü, ona puan yok; fakat ravo < ör, örgü (1)

to count (saymak) – aritmo, metro – art, artma, artırma, artı, artuk (0.5)

to say – leno, lego; diigomai, diig (tell) – de, demek (0.5)

to sing (şarkı söylemek) – tragoudó, psállo, ádo – ıra, ayt, söyle (0.5)

to play – paizo – pyala, pyele (Altay Türkçesi – oynamak – Radloff) (1)

float – floter – Arapça ‘yatfu’ (yat-fu); Eski Türkçe ‘bal’: su köküyle ilgili olabilir.

to flow – ekroi, roi – ak, akmak, ır, ırmak (0.5)

to freze – pagoma, pixi – donmak, buz > pixi (?)

to tie – deso – Sanskrit ‘dyati’ > tie > tüg, düğüm = deso (0.5)

moon – selini, Selene (luna) – ay, Eski Türkçe ‘ay tolını’, ‘tolunay’ > luna (0.5)

star – asteri – Turkish ‘-tır’ eki: yıldız, gök cismi… Erentir, İştar (A. Atabek) (1)

sky – ouranos – evren (0.5)

rain – vrochi, vreche – boran, yağmur (0.5)

river – potami, ryaki – Uygur ‘but’: su; ır, ırmak: akış > ryaki (1)

lake – limni – öllü, ilay, ilai, göl (0.5)

sea – thalassa – Talas, talay, deniz… Sanskrit ‘Dalai’ < talay, Talas > thalasso (1)

sand – ammos – kum, ‘humus’ (Turkish Latin) (0.5)

earth – geo, gi, xira, chora – yer, kır (1)

cloud – nefo, nefeloma – ‘nebula’ (Latin), bulut (Türkçe ‘bu, ba, bal, bul, bug’ ‘su’ kökü (1)

fog – omichli – Türkçe ‘pus’, ‘mus’, ‘sis’ … (1)

ice – pagos – buz (1)

fire – pyre, pyrkagia – Eski Türkçe ‘bur’: ateş, parla (1)

to burn – kalo – ‘kala’, ‘kalat’ (Altay, Teleud, Kırgız) (yanmak, ateş); cılı: (Kırgız) sıcak (Radloff) (1)

road – tropos, dromos – yol, tarik, doğru (through) (1)

mountain – oros – Toros; Çuvaş ‘tar’: tepe, dağ; Türkçe ‘or’ müstahkem mevki, kale, Ural (?) (1)

red – erytros, kokkinos – irenk, renk (kırmızı, renk); kök boya (?) (0.5)

green – chloro (sarıya çalan yeşil) – ‘kula’ sarıya çalan at rengi

black – melano – bula, bele (çamurlama, kirletme) (0.5)

night – nychta – noche (İspanyol), ‘oichei’ (Kelt)… Hepsi Türkçe ‘keçe, gece, geçe’ ile ilgili… ( K-G > N yasası) (1)

year – kronos – ‘kur’ (çevrim, daire) (0.5)

warm – zestos, thermos – sıcak > zestos ( -k > s, t yasası); thermo ise ‘terra’ < torpak ile ilgili (1)

cold – kryo – soğuk, Türkçe ‘kar’, ‘kır – beyaz’ ve ‘kırağı’ ile ilgili… (0.5)

new – neos – yeni, yengi ( Y > N ); ‘naa’ (Hakas – yeni) (1)

old – ilikiomenes, gerikos, gerontikos – uluğ, kart, karı (yaşlı) (1)

good – kala, kalos, eu – kayra, iyi > eu (1)

bad – kakos, pathos – Altay ‘bed’ > pathos (Radloff); kaka (çocukça) = kaka (0.5)

round – gyros – kur (DLT): daire, çember (1)

sharp – aichmiros, oxys, kopteros – keskin, uç > oxys, aichmiros (0.5)

dull (kör – bıçak için) – amvlys (am-vlys) – bileysiz (0.5)

smooth – leios – tüz, düz ( tüz > leios T > L yasası ) (0.5)

dry – ksiros, xiros – kuru (1)

correct – orthos – doğru, düzgün, kök Türkçe ‘orta’ > orthos (1)

near – konta, engys, peri – kenar, ingiz (Kırgız – içeriye), beri (1)

far – makria – ıra, ırak (0.5)

right – dikaioma, dexia, dikio – doğru, dik (0.5)

at – sto, sti – de, da (1)

in – en – in, ingiz (0.5)

because – aitía, aítio, dioti – ötrü, ötürü (0.5)

name – onoma – ün, an, nam, san (0.5)

EK LİSTE:

Diakopsei: kopar (ikiye kopar) / Grafa: kara, karala, yaz / Skafos: kap / Efkolos: kolay / Diskolia: zor / Arma: araba / Malakos: mılık, yumuşak / Pseudo: sahte / Achos: acı / Acro: uç / Agros: karık, akar / Genos: can, kan / Arkhaikos: arka / Archy: erk / Aule: ağıl / Bacchus: bağcı / Myelos: meyin, beyin / Kosta: kaş, kıdı, kıyı / Khimos: kımız / Demon: tamu / Demos: teba / Theos: Tengri / Dactilo: dokun / Eklektikos: eklemeli / Eros: er / Ethos: et, etmek / Ecto: ek / Hiper: kabar, köp, köpür… / Furnos: fırın / Gonia: yön, kenar / Gymnasion: giyimsiz / Elixir: sihir / İatri: otacı / İdea: iduq / İeros: uğurlu / İso: eş, eşit / Mimicos: im, imleme / Omos: omuz / Polis: balıg (şehir) / Sacrum: sokum / Soma: som / Sophia: saf / Klep: çal, çapul / Stigma: dikme / Taberna: tavar (varlık, mülk) / Techne: tekne / Tigris: tekir / Topos: tepe, toprak / Typos: tamga, tapga / Tarthos: tortu …

Kaan Arslanoğlu

Kaynak: https://www.odatv.com/yazarlar/kaan-arslanoglu/bu-acik-gercek-neden-gorulmuyor-yunanca-turkceden-turedi-120045366

Yorum bırakın